
Nüktedan Dergi Sayı: 16
Nüktedan Dergi 16. Durağında Adil Erdem Bayazıt sayısıyla sizlerle.
Genç kuşaklara vicdanının sesiyle konuşmayı öğreten, insanlığın acılarına
ağlayabilme inceliğini gösteren naif bir değerden, yunus yüreki bir
şairden bahsediyorum. O heybetli duruşunu yumuşatan sıcacık güler yüzü,
bir çocuk duyarlılığı taşıyan merhametli bakışları ve babacan tavrıyla yedi
güzel adamdan Adil Erdem Bayazıt bu sayımızda farklı yönleriyle huzurlarınızda
olacak.
Türk edebiyatının pek alışık olmadığı yerli bir lirizmle, zulme ve haksızlığa
açıkça meydan okuyan, gönlünün coğrafyası geniş olan şairin şiirindeki
bu damar, daha sonraki eserlerinde güçlenerek ve genişleyerek
yeni mecralar bulur. İslam coğrafyasının acıları modern şiirimizde belki
de ilk kez onun şiirlerinde gür bir sesle dile getirilir. O, İslam uygarlığını
bir bütün olarak ele alıyor ve ondan kopan modern insanın yalnızlığını,
şehirlerde beton duvarlar arasında kayboluşunu, emeğinin sömürülüşünü
anlatıyordu. Acı kadar umut da vardı şiirinde, bir müjdeden söz ediyordu.
Suların coşacağını, denizlerin kabaracağını, ölü şehirlerin canlanacağını ve
bir gün yıldızlar arasından yemyeşil bir rüzgârın eseceğini haber veriyordu;
Gün olur toprak uyanır ağaç uyanır uyanır böcekler
Sarı bozkır titrer çıplak ağaçlar yeşerir gök yıkanır kirli dumanlardan
Su coşar deniz kabarır canlanır ölü şehirler
Yemyeşil bir rüzgar eser yıldızlar arasından.
Şimdi siz taşıyorsunuz müjdenin kurşun yükünü
Çatlayacak yalanın çelik kabuğu
Sizin bahçenizde büyüyecek imanın güneş yüzlü çocuğu.
Saygı ve rahmetle…