NASIL BİR GENÇLİK?
NASIL BİR GENÇLİK?
– Salih Doğan –
Bulunduğumuz her ortamda, her fırsatta dile getirdiğimiz bir söz var.
“Derdimizde, davamızda, duamızda gençliktir.”
Sadece bunu dile getirmek yeter mi? Asla. İşte tam burada şu soruyu sormak gerekiyor. Nasıl bir gençlik?
Aslında cevap yıllar önce Büyük Doğu Dergisi tarafından Üstad’ın özlediği gencin vasıfları başlığı altında 8 madde ile açıklanmıştır. O maddeler şu şekildedir;
1-Aşk
2-Sır İdraki
3-Nefs ve Kâinat muhasebesi
4-Eşya ve hadiselere hâkimiyet ve gözü karalık
5-En derin merhamet içinde en keskin şiddet
6-Fedakârlık
7-Samimilik
8-Zerafet, Zevk ve Estetik.
Tüm bu maddeler gençlerimize bir yol haritası olarak öğretilmeli ve takip edilmelidir. Günümüzde malayani muhabbetlerin peşinde zamanını boşa geçiren, sosyal medyanın etkisi altında kalan, popüler kültür tarafından yıpratılmış beyinlerin hâli bizleri ziyadesiyle üzmektedir.
Zira bir gencin uğrunda mücadele verdiği hedefi olmalı, bir gayesi bir derdi olmalı. Kaygılanmalı, çilesi olmalı. Cefasını çekmediği hiçbir şeyin sefasına talip olmamalı. İdeallerinin sancısıyla kıvranmalı. İdeali ve amacı olmayan bir gencin ne kendisine, ne ailesine ne de ülkesine faydası olmayacağını unutmamalıyız.
Duygu ve düşünce susuzluğu içerisinde kıvranan zamane gençlerinin örnek alabilecekleri onlarca şahsiyet tarihin sayfalarında bizleri bekliyor. Belki bir dergi, bir makale onlara ulaşmamız için bizlere vesile olabilir. Lakin öncelikle bunu kendimize dert edinmemiz gerekiyor.
Sosyal medyanın hayatımızda ciddi bir yer edinmesiyle birlikte, gençlerimizin kolaycı bir anlayışla kısa yoldan başarıya ulaşmanın yollarını aradığı gün gibi ortada. Burada kendilerine rol model olarak aldıkları şahsiyetlerin ruh ve manadan yoksun tavırları bir süre sonra onları ciddi bir boşluğa sürüklemekte.
Meselenin tüm vebalini gencecik bedenlerin omuzlarına yükleyerek bir kenara gelmenin kolaycılığına kaçacak değilim. Burada ebeveynlerinde ciddi sorumluluk almaları gerektiğine inanıyorum.
İlk olarak evlatlarına doğru bir rota çizerek göreve başlayabilirler. Yönünü bulan kardeşlerimizin tarihe isimleriyle damga vurmuş örnek şahsiyetlere kulak vermeleri sağlanırsa, hem doğru bir hayat anlayışına hem de doğru bir hedefe sahip olmaları mümkün olabilir.
Hedefin ne kadar önemli olduğunu anlatmamıza gerek yok. Eğer bir hedefiniz yoksa fırtınaya kapılmış bir tüy gibi oradan oraya savrulmanız kaçınılmazdır. Başta siyasiler olmak üzere toplumun önde gelenleri tarafından her fırsatta dile getirilen “gençlerimiz geleceğimizdir” mottosunu duymayanımız yoktur. Peki kendi özüne, kültürüne milli ve manevi değerlerimize yabancı bir neslin geleceği nasıl inşa edeceği büyük bir muamma. Toplumlar geçmişten beri süregelen gelenek ve görenekleriyle birlikte, tarihin onlara vermiş olduğu sorumlulukların ışığında bina edilmelidir. Eğer bu değerlerden yoksun bir şekilde, temele koyulacak bir tuğla parçası dahi çürümeye yeterli bir sebep olacaktır.
Karamsarlık bize yakışmaz. Lakin gün geçtikçe yozlaşan, fıtratına yabancılaşan, sevgi ve saygıdan yoksun bir gençliğin gelecek namına üreteceği şey hastalıklı bir toplumdan öteye gitmeyecektir.
Bu durumu müşahede etmek için bulunduğunuz şehrin en işlek caddelerinde bir yerde oturup gözlem yaparsanız daha iyi anlayacaksınız. En başta sokaklarda kendisini izlediği dizinin başrol oyuncusu sanan tipleri göreceksiniz. Aralarında fikri tartışmaya girdiklerini görmeniz pek mümkün değil. Çünkü o konuda herhangi bir mühimmata sahip değiller. Genel konular, spor, siyaset, filmlerin en etkileyici sahneleri vb.
Sadece sokakları gözlemlemek yetmez. Okulda öğretmenine, toplu taşımada kendinden büyüklere karşı saygısız bir üslupla konuşanları da işin tuzu biberi. Sahi bunlar hangi toplumun ürünü? Birileri getirip bırakmadı ya? Biz yetiştirdik. Dolayısıyla hatada payımız büyük.
Tüm bu hatalar zincirinin illaki bir bedeli de oluyor. Ve bu bedeli genellikle genç kardeşlerimiz ödüyor.
Ve sonra binbir pişmanlıkla dillerinde şu mısralar;
Söylemek istesem gönüldekini,
Dilime dolanan ıstırap olur.
Yazsaydım derdimin ben bir tekini,
Ciltlere sığmayan kitap olur.
Ah ne yaman çileli bir insanmışım!
Sunulan her zehri şifa sanmışım,
Ah ne aldanmışım!
Aldanan gönülde aşk serap olur.
Ve devam ediyorlar…
Ömrümün güzel çağı,
İçimdeki bin heves
Her güzelin ardında tükendi nefes nefes.
Artık sevda yolunda; Ne dilimde bir dua,
Ne mızrabımda şevk var,
Ne sazımda eski ses.
Her güzelin ardında tükendi nefes nefes.
Gençlik geldi geçti bir günlük süstü,
Nefsim doyamamaktan dünyaya küstü.
Muhabbetle kalın…