GENÇLERE ÜMİT AŞILAYAN BİR HANIMEFENDİ ÜMİT MERİÇ
GENÇLERE ÜMİT AŞILAYAN BİR HANIMEFENDİ
ÜMİT MERİÇ
– Fatma Gülşen Koçak –
Büyük bir ülke olmanın zorluğunu geçmişte olduğu gibi günümüzde de yaşıyoruz. Birlik ve beraberliğimiz üzerinde yürütülen ayrıştırıcı operasyonlar, planlı programlı şekilde devam ediyor. Belki de bu sıkıntılar, uzun süre devam edecek. Bize düşen vahdet çizgisinden sapmadan, inadına kardeşlik türküleri söyleyip inadına birlik mesajlarından vazgeçmemektir. Reel politikanın sert ve soğuk dilinden uzak durarak daima güzelliği, daima dostluğu, sahici bir beraberliği vurgulayacak isimlerin inşirah veren konuşmalarına ihtiyaç var.
Hep bir umut var
Bütün televizyon kanallarından insanı, insanlığı, yüce İslam’ı yok sayan stratejik konuşmalar duyuyoruz. Dört beş programı dinlediğinizde içinizin kararmaması mümkün değil. Oysa moral-motivasyonun kaybedilmesi de bir savaş yenilgisi değil midir? Morallerimiz bozulup ümitlerimiz kaybolunca gündem belirleyici dış güçler amaçlarına ulaşmıyorlar mı? Elbette ulaşıyorlar. Kanaati, kâinatı kucaklayan kanaat öncülerine ihtiyacımız var. En karanlık dönemlerde bile, “İyi olacak inşallah.” ışığını içimize yayan güzel seslere…
İşte o güzel seslerden birisi, Ümit Meriç Hanımefendi. Kendisini ne zaman dinlesem içim heyecanla doluyor. Zulmetli zamanlarda bile bir çıkış yolu sunuyor muhataplarına. Mümin kimliğinden kaynaklanan ümitli olma hâli; sıkıntılı durumlara karşı sağlam bir tevekkülle nasıl yaklaşılması gerektiğini en naif şekilde bize gösteriyor. Elbette bu yönünün sağlam olmasının sebebini, büyük bir medeniyet birikimimizi içselleştirmesine bağlıyorum. Bundan kaynaklandığına inanıyorum.
Gençleri kazanmak
Ümit Meriç Hanımefendi, ilim ve irfan dünyamızın nadide isimlerinden birisi. Ömrünü hep güzeli söylemeye ve hakikati öğretmeye adayan değerli bir hocamız, yeni nesiller üzerinde emeği olan bir büyüğümüzdür. Gerek akademik çalışmaları gerek sosyal hayatın her alanında katıldığı sohbet, seminer ve söyleşilerle daima kültürümüzü, medeniyetimizi gençlere aşılama, öğretme çabası içinde olmuştur. Bu çaba bereketli sonuçlar doğurmuş, gençlerin gönlünde ve zihninde ışıklar yanmasına vesile olmuştur. Derslerinde ve sohbetlerindeki coşkulu anlatım, derin birikim kendini takip edenlerde her zaman yankı bulmuş ve mesaj sahibine ulaşmıştır.
Beşiktaş’ta düzenlenen “Cemil Meriç Günleri” vesilesiyle eserlerinden takip ettiğim Ümit Meriç Hanımefendi’yi yakından tanıma fırsatı buldum. İki gün boyunca devam eden etkinliklerde “Bu Ülke’nin Cemil Meriç”i konuşulurken, ben hep “Bu Ülke”nin“Ümidine” takılı kaldım. Muhteşem bir pozitif enerjiyle yanına gelen gençlere hep bir yön çizmeye çalışarak gelecekteki çalışmalarına ışık tutacak tecrübelerini aktardı. Bilginin de emanet olduğunun bilincinde, bildiklerini kendisine saklama kolaylığına sığınmadan, sahip olduğu nimetleri infak etmenin şuuru içinde gördüm onu.
İncelikli bir tevazu
Program organizesinde bulunduğum için sürekli teşekkür etme inceliğinde bulunması, babası hakkında konuşulan her cümle karşısında gözlerinin içinin ışıması, gönlünün güzelliğinin en bariz örneğiydi…
Not alma alışkanlığına da hayran oldum desem abartmış olmam. Panelistlerin neredeyse her kelimesini kaydetmesi, yeni tanıştığı her ismi samimiyetle defterine işlemesi gerçekten güzel bir incelik.
Beş sayfalık bir yazı için beş bin sayfa okuması da eli kalem tutan gençlerimize çok şeyler söylüyor. Çalışmadan sonuç alınmayacağına, okumadan yazar olunamayacağına iyi bir örnek. Yıllarca üniversite kürsüsünde binlerce talebe yetiştiren hocamız, “Profesörlükten emekli oldum ama inşallah son nefesime kadar talebe olarak kalmaya niyet ediyorum.” diyerek talip olmanın, talebe kalmanın nasıl bir makam olduğunu da bize nezih bir şekilde hatırlatıyor.
Vefakâr evlat
Ümit Meriç’te gençlerimiz için örnek alınacak hususiyetler fazlasıyla mevcut. Özellikle babası Cemil Meriç’e uzun yıllar boyunca bir kez bile “Of” demeden hizmet etmesi, “hayırlı evlat” oluşunun bir göstergesidir. Küçük meselelerde bile anne babasını kıran gençlerimiz, onun bu yönünü iyi okumalı diye düşünüyorum. Tam otuz üç yıl boyunca görmeyen bir babaya göz olmak, onun kelimelerine can katmak, ruh takviyesinde bulunmak destansı bir sabır ve azim gerektirir.
Cemil Meriç otuz sekiz yaşında gözlerini kaybetmiş, geride on iki eser bırakmıştır. Bu bizim gören gözlerimizle bile gerçekleştiremediğimiz bir başarıdır. Necip Fazıl diyor ki: “Allah iç dünyayı daha iyi görsün diye onun gözlerini dış dünyaya kapattı.” Üstadın irfan boyutlu bu tespiti gayet manidar ama Ümit Hoca’nın örnek çabası, öncü hizmeti olmasaydı Bu Ülke Cemil Meriç imzalı bu kadar büyük bir külliyata sahip olmayacaktı belki de. Bu sebeple bu toprakların kültür ve irfan davası adına ona ne kadar teşekkür etsek azdır.
Peki ya annesi…
Ümit Meriç’e herkesin, genelde babası Cemil Meriç ile ilgili soru sorduğunu gördüm. Ben de herkesten farklı olarak hayatındaki diğer kahramanı olan annesini özellikle sorma ihtiyacı hissettim. Birden yüzü aydınlandı, sesi daha da canlandı ve heyecanla annesinin şu anekdotunu anlattı:
“Annem çok çalışkan, sorumluluk duygusu yüksek bir kadındı. Bilecik Ortaokulu’nda hocalık yapıyor. Öğrencilerin hepsi fakir zaten. Sınıfta soba yanıyor, çocuklar tezekleri getiriyorlar. Yağmur çamur… Servis ne gezer. Ayakkabılarının uçları delik muhtemelen. Bu sebepten ayakları ıslak. Okula geliyorlar; annem, sobayı yakıyor, sobanın etrafına iskemle koyuyor, öğrenciler ıslak çoraplarını çıkarıyorlar o iskemleye asıyorlar derslerinin sonunda çorapları kurumuş oluyor.
Yine bir kış günü Bilecik Ortaokulu’nda çocuklar aç biilaç, boyunları bükülmüş, böyle bir zavallılık psikolojisi içindeler. Annem birden dersi kesiyor ve diyor ki; ‘Çocuklar, şimdi siz kendinizi fakir Anadolu’nun ücra bir kasabasının yarını olmayan çocukları olarak görüyorsunuz. Ama bana sorsanız benim karşımda yurtdışına ihracat yapacak en büyük iş adamları, hastane başhekimleri, yargının en üst makamına gelmiş hâkimler var.’ Annem diyor ki; ‘Ben lafımı bitirdim ki o karşımdaki çocuklar, susuz kalıp sulu bir vazoya konmuş çiçekler gibi kendilerine geldiler.’ Bakın, ‘yurtdışına ihracat yapan iş adamlarını görüyorum’ dediği sınıfta Sabri Ülker var. ‘Bu ülkenin başhekimlerini görüyorum’ dediği o sınıfta Etfal Hastanesi’nin başhekimi var.”
Münevver bir babanın ve idealist bir annenin gönlü geniş bir evladı olarak Ümit Meriç Hanımefendi, bu milletin çocuklarına ümit olmaya, istikballerine ufuk açmaya, yüreklerine muştu saçmaya devam ediyor. Gönlüne ve ömrüne bereket…