BARIŞ PINARI HAREKÂTI

BARIŞ PINARI HAREKÂTI,

– Bahadır Yenişehirlioğlu –

Küresel sömürü medeniyeti, söylemleri ile uygulamaları çelişen, gizli faşizmin egemen olduğu sahte bir medeniyet. Ruhunu kaybetmiş, vahşi çığlıklar atan bir medeniyet.

Bu sahte Medeniyetin önünde duracak tek ve gerçek güç; kadim kültürlerin bozulmamış, iğdiş edilmemiş pür ve sahici Anadolu’nun evlatlarıdır.

Vahşi ruhu faş olmuş cinnet içindeki tek dişi kalmış medeniyet bu yüzden daha çok saldırıyor. 

Rahmet medeniyetinin küresel sömürü medeniyeti karşısındaki üstünlüğünü ortaya koyabilmesi ancak asli kodlarını yeniden keşfetmesine bağlıdır.

Dua yüklü mabetlerimizin şadırvanlardan akan sudan gagalarını dolduran güvercinlerin, çağ yangınına havalanma zamanıdır.

Süfli küresel sömürü medeniyetinin iğdiş ettiği zihinlere mıhladığı gotik canavarları bir an önce söküp atma zamanıdır.

Kulaklarımızda yankılanan cehennemin zincirlerinin şangırtısını hamasi, ayrıştırıcı, vahşi reflekslerden bir an önce uzaklaşarak durdurabiliriz.

Rahmet medeniyetinin, küresel sömürü medeniyetinin sinsi şifrelerini ortaya çıkartabilmesi ve karşısında dimdik durabilmesi; rahmet medeniyetinin temsilciliğine soyunmuş bulunanların, kendi kusurlarıyla yüzleşmesi, hatalarını görmesi ve medeniyetini var eden tüm unsurlarla barışması ve bu barışı bir an önce sonuçlandırmasına bağlıdır.

Birlik ve beraberlik içinde mücadele etmenin merkezinde bu var.

Hakkı, adaleti, sanatı, edebiyatı, şiiri, estetik değerleri ve güçlü Türkiyeyi tekrar tarihte olduğu gibi var etme mecburiyetindeyiz.

Sahte sanatın üretilmiş ilahlarına, sahte kahramanlarına, ruhsuz ve içeriksiz figürlerine ihtiyacımız yoktur. Zamana tanıklık yapmayanların zamanları azalır.

“Yalnızlık” kelimesi çağ hastalığının adı oldu uzun zamandır. Kimsesizlik değil yalnızlık. Kimsesiz hissettirir küresel şeytanlar zamane insanlara kendini. Birilerinin özlemini çekmek için zorlar, yakar ve yıpratır.

 Başkalarının yokluğunu hissetmek midir kimsesizlik? Peki, yalnızlık nedir?

Kimsesizlik ne sevimsiz ne katlanılmaz bir durum. Yalnızlığı kendini kavramak olarak tanımlar kimi düşünürler, başkalarına ihtiyaç duymama hâli.

Başkalarına ihtiyaç duymaz mı peki insan? Duymamalı mı?

Sevgisine, şefkatine, muhabbetine, sohbetine, kokusuna, da mı?

Yalnızlık güzeldir derler. Ne koca yalan, ne bedbaht bir tespit. Bilmezler mi ki yalnızlık bir tek O’na yakışır. Bir tek Allah’a mahsustur.

Önce yalnız bırakacak, bunu sevdirecek ve zamanla kimsesiz hâle getirecek ki önce eğilsin sonra dizlerinin üzerine çöksün insan. 

Ardından ona kendini yalnız hissetmemen için bunları yapacaksın, bunlarla olacaksın, bunları okuyacaksın, buralara gideceksin, böyle düşüneceksin ve böyle bileceksin diyerek ve acı ile geçecek zihninin ırzına küresel zangoçlar. Geçtiler de nitekim sömürmek ve yok etmek için. Satılık paralı orduları ile kukla devletçikler oluşturma derdine giriştiler. İşte Türkiye bu oyunu bozuyor ve bitene kadar da geriye dönmeyecek.

Rüyalarını kaybetmiş, renklerini yitirmiş bir çaresizliğin medeniyet olarak sunulması tam bir medeniyetsizliktir.

Damarlarına sentetik rüyaları dolduran küresel güçler asla kurtuluşun ümidi rolüne soyunamazlar.

Estetik kaygılarını kaybeden hayallerini kaybeder, hayallerini kaybeden neslini kaybeder. Küresel güçlerin bütün hayalleri sadece sömürmek ve yok etmek üzerine kuruludur.

Sahte medeniyet salyalı köpek dişleriyle sanat, kültür, tarih, ahlak, iman, hak, adalet, hürriyet, kısaca insanlık adına ne varsa yok etmeye gayret ediyor. Anadolu insanı mazlum coğrafyalardaki halklara musallat olmuş kahpe teröristleri, hak, hukuk ve ahlaki değerler üzerinden gücünü göstererek tekrar geri alma aşamasına girişmiştir. Allah’ın izni ile de başarılı olacaktır.

Ortadoğu da vebalı ağzın dişlemediği hiçbir değer, pençeleri geçirilmemiş hiçbir canlı kalmamıştır. Şu an, hemen şimdi sınırlarımızın ötesine bakmak yeterli olacaktır bunu anlamak için.

Dünyamıza yön vermesi gereken medeni ilkelerin uygulanması için göstereceğimiz gayretin itici gücü rahmet medeniyetinin ta kendisidir.

Kadim ahlaktan, hak ve adaletten yoksun olan hiçbir sistem insanlığa huzur getirmez. Ne çok kimlik, ne çok surat takınmamızı istiyorlar baksanıza. Onlar istedi diye mi? Doğrusu bu mu? Yoksa güçlü bir reddiye mi özgürlüğün yolunu açacak olan? Kürtler, Türkmenler, Araplar kısaca Ortadoğu’daki tüm milletler kimliksizlikten silkinerek uyan, oynanan oyunu gör, kodlarına geri dön, yutturulmak istenen hapı yutma, koluna takılı uğuşturucuyu çıkarıp at ve şuurunu aydınlat. 

Bedenleri doyurulmuş hormonlu ve katkılı semirilmenin zamanlarında aç biilaç bırakılmış ruhların hoyratlığında açlığını bile hissetmiyor insan.

Hissetmeli oysa insan ve unutmamalı sen insansın ve en şerefli varlık olarak yaratıldın, o zaman ahdine geri dön.

Düşün, hayal et, sözel saraylar yarat. Bunu köklerine, tarihine, verdiğin söze, hikmete sarılarak yapabilirsin. Hakikati unutturuyorlar her an, her saniye bunu anca okuyarak sonlandırılabilirsin. Tutunursan ipine ve sağlam durursan hepsi beyhude bir saldırıya dönüşecek unutma. Ama okumuyorsan Kâinat kitabını, karanlık fırtınada hainler seni oraya buraya savurur, aydınlanıyorum derken kaybolursun.

Şimdi yakala kendini suçüstü ve gör ve bak. Perdeleri arala,  bak arkasında bir makine sana aslında bir film izletiyorlar. Bak resimler bedeninde yansıyor şimdi. Gördün mü? Tersinden bakıyorsun da ondan. Hayri eğil ve taş al yerden ve fırlat makineyi çalıştırana. Cam kırılacak ve makara boşa saracak. Bunu yapabilirsin. Şanlı Türk askeri bunun için sana geliyor.

Bütün dünya bir düş. Onlar bunu senden iyi biliyorlar. Oysa senin kadim kültüründe bu var. Peki, neden düşüyorsun tuzaklarına?

Sana yoldan sakın sapma diye bağırıyorsa oyun kurucular, alabildiğince onların döşediği yoldan ayrıl ve koş dağlara doğru.

Damarına batırılmış iğneyi çıkar bu hata değil. Sana yüklemeye çalıştıkları afyonu reddet bu hata değil.

Kendi ihtirasları uğruna ülkeler arasında sınırlar çizen, çizilmiş sınırları değiştirmeye kalkan, harpler ve ihtilaller tertip etmektençekinmeyen zihniyetlerden, mazlumların gözyaşını ve akan kanı görmelerini beklemek kudurmuş köpeğin dişlerinin arasına güvercinin kafasını uzatmasından başka bir şey değildir. 

Canavarlar üreten batı medeniyetinin bu canavarları kontrol ve yok etmeye çalışmasını beklemek kanlı pençelerden okşanma beklemekten farksızdır. 

İslam coğrafyası hiç bir zaman bu denli kapsamlı, sinsi ve stratejik bir saldırı ve tehlike altında olmamıştı. Bu yüzden acilen düşünme ve eyleme geçme zamanımız gelmiştir.

Bu yüzden BARIŞ PINARI HAREKÂTI ile güvercinleri, köpeklere asla kurban vermeyeceğiz.

Biz bütün mazlum milletlerin dini ,ırkı ne olursa olsun tek kurtarıcısıyız.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir