KİTAP YOKSA

KİTAP YOKSA

– Bahadır Yenişehirlioğlu –

Zor olana talip olmayı kolaylaştırıyor insanoğlu. Oysa sevmek kolay olanı. Kitap bütün zorlukların anahtarı. Giderek ters yüz olan değerler manzumesinde insan giderek daha çok ters yüz oluyor. Ne acı ki bunu maharet sayıyor. Okumamayı seçerek bilgiye sırt dönüyor.

Hayatın bunca ağırlığı ve acımasızlığının karşısında, insanoğlunun bu denli sevgisizleştiği ve varlığını yok ettiklerinin üzerine kurguladığı bir dünyada insanoğlu daha da muhtaç “O”nun sevgisine. “O” nun gönderdiğine.

“O”nu sevmek ve bütün yönleriyle anlamak insanlığı tedavi ediyor, eksik parçaları tamamlıyor, renksiz olan manayı renklendiriyor, hayatı daha da anlamlı kılıyor; zira o gerçeğe ulaşmak için çalacağımız tek kapı, geçeceğimiz tek eşik. Bu yüzden gerçek, bu yüzden sahici, bu yüzden Aşk’ın tek anlamı.

Ancak o zaman yaşam çekilebilir hâle geliyor, her şey anlam kazanıyor tat veriyor. Aksi takdirde hayat yavan ve acımasız.

Yara açan değil, yara saran olmak istiyorsa insan “O”na ulaşmalı.

“O”na duyulan Aşk; hayatın yeniden yorumlanması, yaşatılması, sürdürülebilir olması ve geleceği kucaklaması açısından en güçlü panzehir, zamanın acımasızlığına karşı. Bu yüzden okumak bizi anlamlı kılan en önemli eylem. Peki, “Oku!” emrini hiç mi dikkate almıyoruz?

Her nefsin, her ruhun, her aklın inanmaya ihtiyacı vardır. Yaratılmış her insan arar kendini.

Ve insanı akılla yaratan Rabbi de sırf bunun için ona sorularının cevabını açıklayan bir kitap ve kendi dilini konuşan, sorularına cevap veren bir peygamber yolluyor. Bu insanoğluna verilebilecek en değerli hediye. Bu bir rahmet, bu bir kaynak, kana kana içmemiz için bize bahşedilen.

“O” ışıktır ve insanlığı aydınlatır.

Bizim dilimizden konuşan, bizim gibi kalbi, ruhu ve aklı olan bir yaratılmışla Allah bize lütfediyor ve ikramların en güzelini veriyor.

Allah bize önem veriyor.

Bizi kıymetli görüyor ki; bir kitapla bir peygamber yolluyor. Zifiri karanlık kâinatta yolumuzu bulalım ve asla kaybolmayalım. Yoksa başka türlü nasıl anlamlandırabilir insanoğlu eşyayı.

Allah bizi bize bırakıp “Sen kendin anla!” demiyor. Bu zulmetmek olurdu. Ama Allah kuluna zulmetmeyi sevmez.

“Bilmiyorduk, bilemezdik demeyesiniz diye size peygamberler gönderdim.” (Nisa Suresi,165. ayet) buyuruyor Allah.

Kul kendini bilmezken… Kulunu yaratan onu çok iyi biliyor.

İlk inanan ise peygamber oluyor, bize onu şahit tutuyor.

“Ben inandım sen de inan ümmetim!” dedirtiyor peygamberine… Biz örnek alalım diye.

Allah peygamberine şöyle vahyediyor: “Âdemoğlu! Eşyayı senin için, seni kendim için yarattım. Senin için yarattığım eşyada, kendim için yarattığım gayeyi telef etme. Ey Âdemoğlu! Şanım üzerine yemin olsun ki, ben seni severim. Senin üzerindeki hakkım karşısında, sen de beni sevmelisin.”

Peki, insanoğlu sevgiyi kaybetti mi? Peki insanoğlu gerçek sevgiyi ve buna dair içeriği, anlamı, idraki mi yitirdi?

Sevmek okumakla başlar.

Peki, insan neden Allah’ın ona gönderdiği kitabı okumaz? Neden seçilmiş olan peygamberini tanımaktan uzak durur?

Köleler, içinde bulundukları köleliğin ezici gücü altında ondan kurtulmak yerine kimi zaman herkesi köleleştirmek isterler. Okumamak insanı köleleştirir.

Okumayan insan kötülerin elinde oyuncak olur, onların oyunlarının bir parçası hâline dönüşür.

Köle olmak istemiyorsak okuyalım, okutalım. Önce Allah’ın bize “oku” diye gönderdiği kitabımızı, ardından bütün edebi metinleri.

Kitap çekip gitseydi dünyamızdan o zaman olacakları bir düşünün bakalım. Kitaplardan kelimelerin düşüp kaybolduklarını ve hiçbir şekilde buna engel olamadığımızı.

Kitap hemen orada duruyorken bizim onunla aramıza ayrılıklar koymak ne acı!  

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir