Korona Virüsüne Dair Değerlendirmelerim;

-Yusuf Samet Çakır-

Dünya zor bir sürecin içinden geçiyor. Her yüzyılda bir görülen salgın felaketi bu sefer Korona adı altında Çin’de ortaya çıktı. Gerçekten de dünya, yarasa meraklısı bir adamın mı kurbanı olmuştu?  Yoksa bu bir ilahi ceza mıydı? Ya da küresel güçlerin yılladır dillendirdiği dünya nüfusunu azaltma projesi mi? Hangisi bilmiyoruz. Ama bu süreci en çok hissederek yaşıyoruz.  Alınması gereken tedbirleri sağlık bakanımız bütün iletişim kaynaklarından deklare etti. 14 Kuralı bu kurallara uymamız bir zoraki değil, kendimizin ve çevremiz için bir gerekliliktir. Diyerek asıl anlatmak istediğim konuya değinmek istiyorum. 3 temel seçenek belirledik virüsle ilgili bunların hepsini sırasıyla ele alacağım. İlki; Dünyamızda her yüzyılda bir ortaya çıkan salgın hastalıklar konusu. Araştırmam neticesinde tuhaf bir tesadüfe denk geldim. Dünya genelinde ortaya çıkan büyük salgınlar hep 20’li yıllarda ortaya çıkmış. Bakınız;

Büyük Marsilya Salgını (1720-1722)

Büyük Marsilya salgını Veba hastalığının devamı niteliğindedir.  Kara Ölüm, Kara Veba ya da Büyük Veba Salgını, 1347-1351 yılları arasında Avrupa’da büyük yıkıma yol açan veba salgınıdır. Asya’nın güney batısında başlayarak 1340’lı yılların sonlarında Avrupa’ya ulaşmıştır. Salgına Yersinia pestis adı verilen bir bakterinin yol açtığı düşünülmektedir. Marsilya’da 1720- 22 yılları arasında görülen bu salgın diğer görülen yerlere göre etkileri daha ağır olmuştur. Bu nedenle Büyük Marsilya salgını denmiştir.

Amerika’daki Kızılderili soykırımlarından sonra bilinen bütün büyük salgınlardan ve savaşlardan daha fazla can alan salgında, Fransız vakanüvis Jean Froissart’ın gerçeğe yakın olduğu kabul edilen saptamasına göre Avrupa nüfusunun yaklaşık üçte biri öldü. Salgın Orta Doğu, Hindistan ve Çin de dahil olmak üzere 75-200 milyon kişinin ölümüyle sonuçlanmıştır.

Kolera Pandemisi (1820)

İlk kolera pandemisi, aynı zamanda ilk Asya kolera salgını veya Asya kolerası olarak bilinen, Kalküta çevresinde oluşmuş ve Güneydoğu Asya, Ortadoğu, Doğu Afrika ve Akdeniz kıyılarına kadar yayılmış bir salgın hastalıktır. Kolera daha önce birçok kez Hindistan’a yayılmışken, bu salgın daha da ilerledi; sona ermeden önce Çin ve Akdeniz’e kadar ulaştı. Bu salgının sonucunda Avrupa’nın baskısıyla bölgeye gönderilen Britanyalı askerler de dahil olmak üzere yüz binlerce kişi öldü. Salgın, 19. ve 20. yüzyıllar süresince hem Asya hem Avrupa’da yayılan birkaç kolera pandemisinin ilkiydi. Salgın, benzeri görülmemiş bir şekilde çok sayıda bölgeye yayılmış ve Asya’daki hemen hemen her ülkeyi etkilemiştir.

İspanyol gribi (1920)

İspanyol gribi ya da İspanyol nezlesi, H1N1 virüsünün ölümcül bir alt türünün yol açtığı grip salgınıdır. İspanyol gribi, 18 ay içinde 50 ile 100 milyon arası insanın (o dönemde yaşayan nüfusunun %15’i) ölümüne sebep olarak insanlık tarihinde bilinen en büyük salgın olmuştur. İspanyol gribinin bir özelliği, zayıf, yaşlı ve çocuklardan çok, sağlıklı genç erişkinleri etkilemiş olmasıdır. Birinci Dünya Savaşı’nın son aylarında tüm dünyayı etkisi altına almış, hatta kimi tarihçilere göre dört yıl süren savaşın sona ermesinde önemli bir etken olmuştur.

Ve…

Yeni tip korona virüs Covid-19 (2020)

Nedir bu 20’nin kerameti bilmiyoruz. Ama diğer seçenekleri ele almaya devam etmek istiyorum. Yazımın başında belirttiğim seçeneklerden ikincisini ele almak istiyorum; “Bu bir ilahi ceza mı?” Evrenin eşsiz mimarı yüce Yaradan dönem dönem biz kullarını ikaz etmek için birtakım müdahaleler ve felaketler göndermiştir. Ama bu ceza dediğimiz konu Nuh tufanı dışında genel bir nitelik taşımamıştır. Ki; Nuh tufanının da genel olduğu hâlâ tartışma konusudur. (Genel nitelik: Bütün insanlığa) Gönüllere merhamet mayası çalan, adaleti insana yol rehberi olarak sunan yüce irade hiç kuru ile yaşı ayırt etmez mi? Tabi ki de Rab’bimiz bizleri her şart ve koşulda sınar. Ama bu virüsün ilahi bir ceza olduğunu düşünmüyorum. Merhamet sahibi yüce Allah masum kullarına her daim merhamet eder. 

Son seçeneğimiz olan üçüncü şıkkımızı ele alalım;

Küresel sermayenin dünya nizamını değiştirmek istediğini artık herkes biliyor. Özellikle son dönemde Amerika da bulunan sermaye şirketlerinin birer birer Çin’e transferinden sonra dünya tedarik zincirinin merkezi Çin oldu. Çin’in yıllardır nüfus eritme politikasını zaten biliyoruz. Tek çocuk şartı var. Virüsün 65 yaş üstündeki insanlarda etkili olmasını göz ardı etmezsek; dünya sağlık politikalarına da bakmamız gerekmektedir. İnsanları 40 sene çalıştır. Sağlık hizmetlerini karşıla ve emeklik, prim vb. gibi ödemeler yap bunların sermayenin çok işine geleceğini düşünmüyorum. Sanırsam genç nüfusun neden etkilenmediğini anladık. Varsayımlarımız ve teorilerimizden daha gerçek olan bir şey var ise bu virüsün yok olup gideceğidir. Koronadan sonra dünya eski dünya olmayacak! Yeni ticaret usulleri, yeni kanunlar yeni adetler ve yeni bir nizam oluşacak. Şimdiden eski dünyadan kalan her şeyi bir kenara bırakarak bu yeni dünyaya adapte olmamız gerekmektedir. Çünkü dönem artık ayakta kalma dönemi değil! Hayatta kalma dönemidir…

Unutmadan sizlere birkaç tavsiyede bulunacağım; lütfen sokağa gerekmedikçe çıkmayın. Ellerinizi bol bol yıkayın. Ve karantina günlerinde bol bol okuyun. Ben karantina günlerimi okuyarak ve yazarak geçiyorum. Okuduğum kitapları tekrar okumaya başladım. Her yaşın, her dönemin ayrı bir bakış açısı varmış bunu da deneyimlemiş oldum. Lütfen #EvdeKal #SokağaÇıkma

Okumanız için sizlere birkaç kitap tavsiyesinde bulunacağım;

Salih Doğan – Bir Duruşu Olmalı İnsanın, Aykut Artan- Dert Taş Sabır, Kader Kesin-İçimdeki Derviş, Nursima Kılıç– Nergisler Açarken

Güneşli, sağlıklı günlerde Gümüşhane’mizin meşhur dağı; “Zigana Dağı’nda” bir yaz günü görüşmek dileğiyle. Semaverde çayı çok severim…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir