GENÇLİĞİN TECRÜBE İLE İMTİHANI – Salih DOĞAN
GENÇLİĞİN TECRÜBE İLE İMTİHANI
– Salih DOĞAN –
Sıcak bir günde pazarda buz satıyordu adam. Ve şöyle bağırıyordu etrafına: “Sermayesi eriyip giden bu adamdan alışveriş yapın!” İşte hayatımız da tükenip giden bir sermaye gibidir. En güzel anlar, en güzel çağlar gözlerimizin önünde eriyip gitmektedir. Şu kısacık ömrümüzde gerek yanlış sevdaların peşine düşmekten, gerekse malayani bir yaşam tarzı seçmekten başımıza gelmeyen kalmadı. Koskoca âlemi cihanda hanenin sahibi durur iken; hanenin kendisine talip olan bizler, geçmişten günümüze tekrar edilen ne kadar yanlış varsa hala peşinde, hala izindeyiz.
Tasavvuf yolunda kendini geliştirmiş, nefsini ayaklar altına almış bir büyüğümden işittiğim ve hayatım boyunca kendime düstur edindiğim bir söz vardır. “Başkalarının tecrübelerini, yaşayarak tasdik etmek kadar büyük bir aptallık yoktur.” Eğer karda yürüyorsanız, sizden önce gidilen bir yol varsa, orada ki ayak izlerini takip edin. Zira hem sizi yormaz, hem de daha az ıslanırsınız.
Dünya’yı yeniden keşfetmenin manası yok. Her ne kadar bizden önceki nesillerin fikirlerini ve yaşam tarzlarını benimsemeyip, sürekli yenilikler ve arayış içerisinde olsak da, bazı tecrübeler vardır ki üzerinden değil yıllar, asırlar da geçse hükmünü yitirmez.
Dedik ya, tecrübe edilmiş olanları yeniden denemenin bir manası yok. Onuncu kattan düşen ekseriyetle ölür. Kim yeniden denemek ister ki? Bir ihtiyar karşısında duran gence yönelerek “Delikanlı, sen ihtiyarlığın ne demek olduğunu bilmiyorsun, ama ben gençliğin ne demek olduğunu biliyorum.” diyor. İşin özeti de bu değil mi?
Hani diyor ya şarkı da, “gençlik başımda duman” işte tam da bu lafın hakkını veren bir gençlik dönemi geçiriyoruz. Büyüklerimizin bizler için söylediklerini bazen duymuyor, bazen de duyuyormuş gibi yapıyoruz. Hâlbuki bizlere birer rehber olması gereken altın değerinde ki sözleri, ancak ve ancak pişman olduğumuz zaman hatırlıyoruz.
Belki bizlere sıkıcı geldiğinden, belki de çocukluk halinden bir türlü kurtulamayışımızdır buna sebep olan, kim bilir. Oysaki gençlik, bir insanın kaderine etki edecek en önemli dönemlerden bir tanesidir. Kişi gelecekle ilgili en önemli kararlarını, yine bu dönemde verir. Mesela; iş hayatı gibi, evlilik gibi… Tüm bunlar; ilerleyen dönemlerde nasıl bir hayat yaşamak istediğinizin birer göstergesidir. Eğitim hayatınızın şekillenmesi ve doğru birer meslek tercihi yapmak, bunların içlerinden en önemlisidir.
Tüm bu koşuşturmalar arasında, illaki o dönemin gerekliliği olan şeyleri de, ihmal etmeniz gerektiği anlamına gelmez. Arkadaşlarınızla güzel vakit geçireceksiniz, gezip eğleneceksiniz. Ama bunun da bir sınırı olduğunu unutmamak kaydıyla. Dini vecibelerini yerine getirerek, varlık sebebinizi de idrak edeceksiniz.
Geçmişten günümüze gerek yazmış olduğum ilk kitabım Hiç’lik Makamı’nda, gerek köşe yazılarımda, gerekse dergi ve makalelerimde hep üstünde durduğum bir konu var: “GENÇLİK” Bu konu üzerinde ısrarla durmamın bir sebebi var. Hem ülkemizin, hem de ümmetin umududur gençlik. Dinine, diline, tarihine bağlı, değerlerinden milim şaşmayan, hedefi olan ve bu hedef doğrultusunda çalışan bir gençlik hayalim var.
Medeniyetin, şanın, şerefin kendi geçmişinde olduğunu bilen ve yönünü sahtekâr Batı’dan kendi Öz’üne dönen bir gençlik. Davasının peşinde olan, zalimin karşısında susmayan ve rükûdan başka hiç bir yerde eğilmeyen, yalnızca âlemlerin Rabbi olan Allah’a secde eden bir gençlik…
İşte tüm bu sebeplerden ötürü sloganımız “Derdimiz de, Davamız da, Duamız da Gençlik!..”