Sözün Tamamını Dinlemek – Ahmet TURGUT

Sözün Tamamını Dinlemek

– Ahmet TURGUT –

Hakikate dair tüm kelimelerin anavatanı olan Kurân-ı Kerim, Bunda akledecek bir topluluk için nice ibretler vardır.diyerek uyarır mükerreren. Burada geçen “akleden topluluk” vurgusu, bizleri “Sosyal Akıl” olgusunu düşünmeye davet eder. Üstelik meallerde “topluluk” olarak geçen kelimenin aslı “kavim”dir; yani etnisite atıflı bir topluluk…

İlhamını Kurân’dan alan Hz. Ali (kv); “Herkes, konuştuğu dilin evladıdır.” diyerek, sosyal aklın kimlik ve kişilik inşasındaki rolünü bu kez lisan yeteneğimiz üzerinden açar. Keza “Armut dibine düşer.” atasözü de sadece iki üç nesillik genetik mirası kastetmez. Çok daha geniş bir halkada her türlü düşünce-hissiyat meyvesinin, yetiştiği etno-kültürel ağacı gölgesine düştüğünü hatırlatır.

Nitekim sosyologlar ve dil uzmanları, toplumların kendi kültürel, ananevi, entelektüel ve irfani birikimlerini –yazılı veya sözlü- dil ile sakladıklarını ve bu birikimi o toplumun içine doğan yeni bireylere yine dil üzerinden aktardıklarını anlatır.

Yukarıdaki tespitler ve ilkeler; atasözleri ve deyimlerin nesiller boyu oluşan tecrübeleri, ikazları ve tavsiyeleri sosyal hafızada diri tutup sonraki nesillere aktaran en güçlü sözel araçların başında geldiğini söyler.

Bu meyanda “Danışan dağ aşmış, danışmayan yol şaşmış.” atasözü, karar arifelerinde yakınlarımıza başvurmamızı salık verir. Oysa “Söyleme sırrını dostuna, o da söyler dostuna!..” ikazı bahse konu danışmanın bir takım incelikler barındırdığını hatırlatır.

Benzer şekilde “Sakla samanı gelir zamanı.” ilkesince yarınlarımızı düşünür, “har vurup harman savurmaktan” çekiniriz. Yine biliriz ki; “Ak akçe kara gün içindir.” ve “ayaklar yorganlara göre uzatılmalıdır.”

Eğer zikrettiğimiz atasözleri ve deyimlerimizi bu konunun yegâne vaazı zannedersek, gelecek kaygısının esiri olmamız işten bile değildir. Bir de bakmışız; “cebinde akrep bulunan” “var yemez kimselerden” biri hâline gelmişiz. Tam da böylesi bir demde “Kefenin cebi olmaz!..” atasözü imdada yetişir. “Eli sıkı olmak” yerine “eli açık olmaya” karar veririz. “Akçesi ucuz olanın, kendisi kıymetli olur.” sözünde vazedildiği şekilde cömertlik ettiğimiz kişilerden rağbet görmeye başlarız.

Eğer ipin ucunu yine kaçırır ve gördüğümüz rağbetin esiri olursak, başa döner, kendimize çeki düzen veririz. Zira “Cömert derler, maldan ederler. Yiğit derler, candan ederler.” diye boşuna söylenmemiştir.

Zorluklarla karşılaştığımız sıkıntılı demlerde yine maziden gelen bir sosyal akıl belirir zihnimizde.

“Köprüyü geçene kadar ayıya, dayı diyeceksin!..”

Bu atasözünü ihtiyat telkini olarak algılayan herhangi bir gönül, işi görülene değin birilerine eyvallah etmeye razı olur ve köprüyü geçtikten sonra aynı kimselerin “suyuna gitmeyi” terk eder.

Aynı sözü konunun yegâne nasihati zanneden kimseler ise, ihtiyatlı davranmak ile dalkavukluk arasındaki farkı gözden kaçırırlar. Öyle ki; henüz karşılaşılmamış köprüler için bile peşinen birilerini dayı edinirler kendilerine.

Elbette birileri zikrettiğimiz bu son atasözünden rahatsızlık duyacaktır. Keza onların gönüllerinde izzet ve istikamet ehli başka bir nida vardır. Ses verir olanca savletiyle.

“Geçme muhannet köprüsünden, koy aparsın su seni!..”

İhtiyat veya dalkavukluk köprüsüne izzet köprüsüyle cevap veren bu sosyal akıl, muradının iyice anlaşılması için aynı mesajı bir de hayvanlar âleminden yineler.

“Sinme tilki gölgesine, koy yesin aslan seni!..”

Yukarıda zikredilen misaller ve benzerlerinden hareketle diyebiliriz ki; hemen her konuda kendilerinden geriye türlü vaazlar bırakan etno-kültürel atalarımızın torunları olarak aklımıza yatan veya içimize sinen atasözlerini seçip onlara uygun tavırlar belirleriz. Elbette zaman içerisinde bu tavırlara bağlı bir bilinç ve mizaç da ediniriz. Nitekim “Onlar sözün tamamını dinler ve en güzeline tabi olurlar âyeti, -bir yönüyle de- sözün işimize yarayan kısmını alıp diğerlerine kulak tıkamamak gerektiğini anlatır.

Sözün tamamını, sözlerin en güzeli olan Kelâmullah’dan dinleyip, Onun “En Güzel Örnek” saydığı Âlemlere Rahmet Kalbe (sav) tabi olmak ümidiyle…

-Allah Kitaptan ve Kitaba ikiz Hazreti İnsandan ayırmasın!-

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir