Büyük Rüyalar Görmeyi Öğreten Adam – Mahmut BIYIKLI

Büyük Rüyalar Görmeyi Öğreten Adam

– Mahmut BIYIKLI –

Bu topraklarda her devirde yaşadıkları zamanı güzelleştiren, bereketlendiren, öncü ve örnek şahsiyetler olmuştur. Şairin ifadesiyle onların hepsi birer kum tanesidir ama bütün çölün derdini taşıyacak kadar büyük gönüllere ve büyük rüyalara sahiptirler. Her birinin kendine özgü bir yanı ve kendine has bir mücadele metodu vardır. Bu şahsiyetler mum misali hem yanmışlar, hem aydınlatmışlardır. İşte onlardan biri de Fethi Gemuhluoğlu’dur.

 

Nevi şahsına münhasır bir kişidir Gemuhluoğlu. Çağdaş bir evliyadır. Kravatıyla, modern giyimiyle modern dünyanın içinde tasavvuf erenlerinden bir erendir; kalbini ve zihnini insanlığın iyiliğine adamış hakiki bir alperendir. Yunus’umuz nasıl, “Benim bir karıncaya ulu nazarım vardır” diyerek yaratılan her şeye karşı mükemmel ötesi bir bakış açısı sunuyorsa Gemuhluoğlu da “Ben şimdiye kadar herkese evliya imiş gibi muamele etmekten hiçbir zarar görmedim.” diyerek yüksek irfani bir tavır sunmuştur. Peygamber ahlakından bahsedip ahlak sıkıntısı çekenlerin tam tersine hâliyle, kaliyle Asr-ı Saadet huzurunu, Peygamber ahlakını hakkıyla bu çağda yaşamıştır. Peygamber’ine tam bağlıdır. Peygamber’i aradan çıkaran din anlatıcılarının, proje misyonerlerinin aksine bütün yolların Resul’e bağlılıkla aşılacağını iyi bilir. Bu sebepten sıkça şunu söyler: “Peygamber-i Ekber’e bağlanmadan yürünmez, aşılmaz hiçbir engel.”

 

Fethi Gemuhluoğlu vatanseverdir. Vatansız olmanın acılarını iyi bilir. Esir Türklerle ilgilenir, vatansız Müslümanların dertleriyle dertlenir, onları anlatır, onları yazar. Yaşadığı topraklara bağlılığı aşk derecesindedir. Tavsiyesine uyan, onun ırmağından beslenen delikanlıları millî ve manevi değerlere bağlılık noktasında uyarır, aydınlatır. Vatan, bayrak ve memleket sevgisinin yüreklerinde kök salması için ince ince işler onları. Yanından ayrılan her gencin damarlarına bayrak ve vatan aşkı bir aşı gibi girer, bütün vücuda yayılır. Coğrafyaya, tarihe, insana ve vatana dost olma uyarısını her seferinde hatırlatır.

 

Gemuhluoğlu’nun “Büyük Türkiye” ideali vardır. Bu Büyük Türkiye’nin hareket alanı bütün yeryüzüdür. Ona göre Büyük Türkiye, türküsünü Asya’da da Afrika’da da Avrupa’da da söylemelidir. Ömrünü bu ideale adamış, bu ideali taşıyacak gençler yetiştirmiştir.

 

Geleceğin Türkiye’sini yönetecek kadrolara büyük devlet olmanın mesuliyetini yüklemiştir. O bazıları gibi bu ülkenin gençlerini kendine değil, kendi olmaya çağırmıştır. Yine birileri gibi gençlerin beyinlerini uyuşturarak onları sorgusuz teslim olmaya değil beyinlerini çalıştırarak, sorarak ve sorgulayarak temsil olmayı öğütlemiştir.

 

Kendisi de ehl-i tarik olmasına rağmen yanına gelen ve burs vererek ilgilendiği hiçbir gence, kendi yolunun ve kendi pirinin ismini bile anmamış, bugünkü meşum örneklerdeki gibi kendi meşrebinin propagandasını yapmamıştır. Gemuhluoğlu’nun Türkiye’sinde yetişen bütün gençler, “önce ülkem” deme ülküsünü kazanmıştır. Günümüzde bu eğitim metodunun anlamını millet olarak daha fazla anlamakta ve kavramaktayız. Önce ülkem, önce devletim, önce milletim yerine önce cemaatim, önce liderim, önce meşrebim diyenlerin ülkeyi sürüklediği uçurum ortadır.

 

Gemuhluoğlu sanatın öneminin farkındadır. Kültürün, bir milletin olmak ya da olmamak meselesi olduğunu iyi bilir. O sebeple yanına gelen gençlere, “Cebinizde kalan son lirayla simit alıp da karnınızı doyurmayın, gidin onunla bir film yahut bir tiyatro seyredin.” der. Sanat ve edebiyatın toplumları etkileyen çok etkili bir araç olduğunu iyi bilir; sanat ve edebiyatı destekler; sanat ve edebiyatla uğraşanları teşvik eder.

 

Dünyalıklardan, makam ve mevki sarhoşlarından, derdi dünya olanlardan hiç hazzetmez. Dert aşılamaya çalıştığı insanlardan dünyaya meyledenleri gördüğünde kahrolur, üzülür ve üzüntüsünü şöyle dile getirir:

 

“Şevki seçiniz. Aşkı seçiniz. Ben aşksız insanlar görüyorum. Huzur içinde uyuyorlar, gidiyorlar, gülüyorlar, vitrinlere bakıyorlar, hâlâ büyük büyük pazarlıklar peşindeler. Türkiye’nin içinde bulunduğu felaketi idrak etmiyorlar.” 

 

Tenkit etmez, tebliğ eder. Uyarısı uyanık olmamız içindir, uyandırmak içindir. Size, “Coğrafyaya da dost olamadığımız için, Anadolu Beylerbeyliğini artık çok görüyorlar.” der bağrı yanarak. Elimizde kalan son toprak parçasının kıymetini bilmemizi ister. 

 

Fethi Gemuhluoğlu olaylara bir noktadan bakmaz, geniş bir perspektifle yaklaşır. Bir ayağı Anadolu üzerinde sabitken bir yandan yeryüzünü tarar. Hiç kimsenin anmadığı zamanda, hiç kimsenin gündeminde yokken Afrika üzerine gürül gürül yazılar yazar. O yazıların yaktığı ateş sayesinde, onlarca yıl sonra Türkiye Cumhurbaşkanı Afrika’ya gider ve kara kıtada beyaz gönüllü adam Fethi Gemuhluoğlu’na selam durur. 

 

Fethi Gemuhluoğlu’nun “yürek” coğrafyasında her renkten, her meşrepten insan konaklamıştır. Çünkü onun Türkiye’sinde bütün farklılıklar bir güzelliğin yansımasıdır.

 

Bölmeye, bölünmeye değil bir olmaya diri olmaya muhtaç olduğumuzu daima hatırlatmıştır. Bugün ülkemizin içine düştüğü ayrışma ortamında onun gibi birleyen, birleştiren isimlere çok ihtiyacımız var. Ruhu şad olsun…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir