Aynada ki Sen – Aykut ARTAN
Aynada ki Sen
– Aykut ARTAN
“Âşık bilirdim kendimi, yanmadan önce,
Yananlar da gördüm aşkı, bende ki ben gidince…”
Âşıklar; sevmenin ve sevilmenin sarhoşluğunu daha yaratılmadan evvel, sevgilinin iki gözünün içinde, iki dudağının arasında bulanlardır. Daha varlık âleminde üzüm yaratılmadan önce, ruhlar âleminde şaraba kâse olanlardan ayıklık beklemek mümkün müdür.
Oysa âşıklar derdi çok değil, derdi tek olanlardır. Tüm dertlerini bir derdin etrafın da toplayarak, dertlerini bir edenlerdir âşıklar. Sevgi kapısından içeri girerek, ölümsüzlük kadehinden bir yudum aldıktan sonra, bir daha hiç uyanmayanlardır âşık. İşte o şarap ki; derdi tek kılan, derdi sadece sevmek olanlara nasip olmuştur. Aslında bizler de derdimizi bire düşürebilseydik, ah düşürebilseydik keşke!..
Âşıklar kendilerine yanacak bir şey kalmayıncaya kadar yanmak isterler, sadece yanmak. Aşk da yanmak değil midir zaten, sorgusuz sualsiz hem de. “Sevmenin dilini kaç kişi biliyor?” ya da şöyle söylemeliyim, “Sevginin dilini kaç kişi biliyor?” diye. Sevmenin, âşık olmanın hep kötü bir şey olduğunu anlatırlar, hakkında yazarlar ve söylerler ya hani. Bunları söyleyenlerin kaç tanesi gerçekten aşkı tatmıştır ki? Ya da gerçekten bir sevgi kapısından içeri iki adım atıp da dayanabilmiş mi ki?
Sevgi kapısından içeri bir adım girdin mi başlarsın yanmaya, bir adım daha attın mı daha fazla yanarsın. Ateşler sarar seni, uykuların kaçar; her şeyin sevgili olur. Kimler dayanabilir ki bu ateşe, kimler feryat figan etmeden çıkar ki o kapıdan. Kaçımız boyun büküp de, “sen olmaya geldik” diyebiliriz ki, ya da kaçımızın dili iki kelem eder, “sen olmaya geldim” diyebiliriz.
Benliğinden vazgeçince insan âşık olur; sever, sevilir. Aşkta ve sevgide benliğe asla yer yoktur, hiçbir zaman da olmamıştır. Eğer ki aşk yok etmiyorsa, sol yanını avucunun içine alınca yakmıyorsa seni kalbin, kendini sorgulaman gerekmez mi? Boyun büktün, oturdun gönül dergâhında bir köşeye, kapattın gözlerini, sen ve o. İkiniz, başka kimseler yok; ayna karşısında aslında tek sen varsın, o zaman diliminde. Aynada yansıyan sadece sensin, senin sevgiliye bürünmüş hâlin, senin sevgin.
Bu sevgi kimden büyük, dünyada hangi varlıktan büyük. Gözle görünebilir mi, ya da göz bebeklerine bakınca iki sevgili bunu görebilir mi? Gözler kalbin aynası ise, senin aynana bakıldığında ne görecekler? Hâlâ sen mi varsın orada, hâlâ ben mi diyor o kalbin, işlemiyor mu iki çift göz gönül hanene, yetmiyor mu insan olana elle avuçla tutulamayan sevgi?
Bir çift gözün içinde kaybolmak kaçımıza nasip olmuştur ki, ya da cananı terk etmeyenlerin vasıl olamayacağı racon mudur bu? Canan için canan arayanların sevdikleri kendileridir. Sevgiliye onlar kavuşmak isterler, sevgili olmak değildir dertleri. Vuslatın yolunu beklemek onlara ağır gelir, o yolun belasına ve ıstırabına tahammülleri yoktur onların.
Canan için can taşıyanların her şeyleri cananlarıdır, sevgiliye kavuşmak onları teselli etmez, sevgilinin kendisi olmak paklar onları ancak. İkisi arasındaki fark ise; biri sevgiliye kavuşmak ister, bir diğeri ise sevgili olmaktır tüm derdi.
Sevgili olanın canı sanır mı ki kendine aittir. Âşık, bir ok atıp yaralamıştır sevgilinin gönül hanesini; hakiki âşıklar, hakiki sevenler bir doktor gelip çıkarsa o oku, istemezler çıkarılsın, gönül haneyi çıkar ama o oku çıkarma derler hep. Çünkü, sevgiliden bir hediyedir o, çünkü sevgilinin eli değmiştir ona, çünkü sevgilinin göz bebekleri onu görmüştür atarken.
Mecnun misali işte, sevgilinin köyünün köpeğini bile öper koklarsın, belki gözü görmüştür onu diye. Herkesin Leyla’sı, herkesin Mecnun’u kendine güzel, herkesin gülü kendine gonca, herkesin yangını kendine… Eee “Bizim Yunus” bedava mı demiş; “Ölen hayvan imiş, âşıklar ölmez.” diye. Ölümsüz olmanın sırrı sevgiden geçiyor, yanmaktan geçiyor ve yanıp yanıp kül olmaktan geçiyor derler hep.
Bir sevgimiz olsa bilirdik, sevgimiz bir olsa kesin bilirdik. Ne sevgimizi bilebildik ne de sevmeyi; birine gücümüz yetmedi, bir diğeri bize ağır geldi. Ne bilenlerden olabildik ne de bilmeyi öğrenebildik; birini öğreten olmadı, bir diğerini ise bize layık görmediler…
“Kalbim ben diyordu aynayı görünce,
Kalbim utandı; aynada beni, sen görünce… “